30 Aralık 2013 Pazartesi
58- AÇLIK OYUNLARI-SUZANNE COLLINS-31.12.2013
29 Aralık 2013 Pazar
57-DENİZ KURDU-JACK LONDON-24.12.2013
17 Aralık 2013 Salı
56-BEYAZ DİŞ-JACK LONDON-17.12.2013
12 Aralık 2013 Perşembe
55-VAHŞETİN ÇAĞRISI-JACK LONDON-13.12.2013
54-SEVDALİNKA-AYŞE KULİN-11.12.2013
9 Aralık 2013 Pazartesi
53-KARA KİTAP-ORHAN PAMUK-08.12.2013
Kara Kitap, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Orhan Pamuk'un 1990 yılında yayımlanan romanıdır. Pamuk'un bu romanı dünya çapında çokça konuşulmuş, belli başlı dillere çevrilmiş, Pamuk'un daha da ünlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu kitaptan birkaç yıl sonra Nüket Esen tarafından "Kara Kitap Üzerine Yazılar" adlı bir eleştirel eser de yayımlanmıştır. Bu eserde de ünlü eleştirmenlerin Kara Kitap hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir.
Romanın kahramanı Galip İstanbul'da yaşayan bir avukattır. Bir gün, karısı Rüya'nın arkasında küçük bir not bırakarak onu terkettiğini öğrenir. Şehirde dolaşıp nerede olabileceğine dair ipuçlarını aramaya başlar. Karısının, Milliyet Gazetesi'nde bir köşe yazarı olan kardeşi Celâl'le olduğundan şüphelenir ve arkasından Celâl'in de kayıp olduğunu öğrenir. Galip'in araştırmaları sırasında, Celâl'in yeniden basılan, İstanbul ve tarihi hakkındaki uzun ve edebi düşünce yazıları da araya girecektir. Bir süre sonra Celâl gibi yaşayarak onun nasıl düşündüğünü anlayabileceğine ve böylece yerlerini bulabileceğine inanmaya başlar. Bu düşünceyle Celâl'in gizli dairesini bulur ve oraya yerleşir; bir süre sonra onun elbiselerini giymeye ve onun köşe yazılarını yazmaya başlayacaktır.Bütün bunlar Galip'in çocukluğundan beri hayranı olduğu Gazeteci Celâl'in yerine geçmek, onun gibi davranmak, onun yerine köşe yazıları yazarak "Celal" gibi olma fırsatıdır aslında.Zaten Galip de bir süre sonra Rüya'nın peşinde koşmaktan vazgeçecek, "Gazeteci Celal" olarak BBC televizyonundan gelen kişilerle röportaj yapacak, telefonda hayranlarıyla Celalmiş gibi konuşacaktır. Romanın sonunda çok eski bir hayranı, Celâl'in, karısını ayarttığını öne sürerek bir akşam vakti yolda yürüyen Celâl ile Rüya'yı tabancayla vuracaktır. İkisinin de ölmesinden sonra Galip,avukatlık mesleğine devam eder fakat Celâl'in yerine de köşe yazısı yazmayı sürdürür.
Romanın kahramanı Galip İstanbul'da yaşayan bir avukattır. Bir gün, karısı Rüya'nın arkasında küçük bir not bırakarak onu terkettiğini öğrenir. Şehirde dolaşıp nerede olabileceğine dair ipuçlarını aramaya başlar. Karısının, Milliyet Gazetesi'nde bir köşe yazarı olan kardeşi Celâl'le olduğundan şüphelenir ve arkasından Celâl'in de kayıp olduğunu öğrenir. Galip'in araştırmaları sırasında, Celâl'in yeniden basılan, İstanbul ve tarihi hakkındaki uzun ve edebi düşünce yazıları da araya girecektir. Bir süre sonra Celâl gibi yaşayarak onun nasıl düşündüğünü anlayabileceğine ve böylece yerlerini bulabileceğine inanmaya başlar. Bu düşünceyle Celâl'in gizli dairesini bulur ve oraya yerleşir; bir süre sonra onun elbiselerini giymeye ve onun köşe yazılarını yazmaya başlayacaktır.Bütün bunlar Galip'in çocukluğundan beri hayranı olduğu Gazeteci Celâl'in yerine geçmek, onun gibi davranmak, onun yerine köşe yazıları yazarak "Celal" gibi olma fırsatıdır aslında.Zaten Galip de bir süre sonra Rüya'nın peşinde koşmaktan vazgeçecek, "Gazeteci Celal" olarak BBC televizyonundan gelen kişilerle röportaj yapacak, telefonda hayranlarıyla Celalmiş gibi konuşacaktır. Romanın sonunda çok eski bir hayranı, Celâl'in, karısını ayarttığını öne sürerek bir akşam vakti yolda yürüyen Celâl ile Rüya'yı tabancayla vuracaktır. İkisinin de ölmesinden sonra Galip,avukatlık mesleğine devam eder fakat Celâl'in yerine de köşe yazısı yazmayı sürdürür.
25 Kasım 2013 Pazartesi
52-BİR GÜN-AYŞE KULİN-25.11.2013
Arka Kapak Yazısı : “… biz, iç içe büyüyen, iç içe yaşayan, birbirine benzeyen, kavgacı, hırçın ve inatçı, şefkatli, sevecen ve yürekli, sonsuz verici ve can alıcı, gözü kara, kurnaz, hain, aynı anda çileli, masum ve çocuksu biz! Biz, aynı toprağın çocukları.”
Yazar Ayşe Kulin, Bir Gün’de herkesin payına düşmüş bir kabusun öyküsünü ele alıyor. Güneydoğu’da yaşananlar iki kadının penceresinden olduğu kadar, iki tarafın, iki yaşamın, iki ucun da yaşamından kesitlerle göz önüne seriliyor. Uzun yılların öyküsüyle bir gün içinde hesaplaşmak zordur kuşkusuz, bir gün belki yetersiz bir zaman. Ama bir gün bir başlangıç olabilir. Bir Gün, bu başlangıcın arandığı bir roman .
* * *
Toplam 202 sayfa . Terör suçlusu olarak cezaevinde tutuklu bulunan Zeliha Bora ile gazeteci Nevra Tuna’nın röportajı üzerinden yürüyor roman . Otuz sene sonra karşılaşan iki çocukluk arkadaşının sohbetine dönen bu buluşma yeri geliyor teröre , yeri geliyor doğuda kadına , toprak reformuna , ağalık düzenine , yeri geliyor batılı yaşamında yitirilen değerleri önümüze seriyor .
51-ADI AYLİN-AYŞE KULİN-23.11.2013
Aylin Radomisli Cates, 19 Ocak 1995 Perşembe günü, evinin bahçesinde, o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından, kendi arabasının altında ölü bulundu. Üstünde ve etrafta nasıl öldüğüne dair hiçbir iz yoktu. Bir hırsızın saldırısına uğramış değildi. Bir katille boğuşmamıştı. Elbisesi yırtılmamış, tırnakları kırılmamıştı. Çorapları bile kaçmamıştı.
Kaptıkaçtı tipi arabası, parke taşı döşeli dümdüz avluda, aklın alamayacağı bir nedenle kayarak, dört parmak yüksekliğindeki seti atlamış, meyil aşağı inmiş, ön tekerlekleri yolda, arka tekerlekleri duvara takılı durmuştu.
Aylin, arabanın altına çaprazlamasına girmiş, sırtüstü yatıyordu. Üstünde abiye bir gri döpiyes, yakasında yarım ay biçiminde bir elmas broş, parmağında tek taş yüzük vardı. Otopsi raporuna göre, iki gün önce, Salı gecesi ölmüştü. Türkiye'nin tartışmasız en ünlü kitaplarından biri Adı: Aylin, prenseslikten Amerikan ordusuna uzanan baş döndürücü bir hayatın romanı...
Kaptıkaçtı tipi arabası, parke taşı döşeli dümdüz avluda, aklın alamayacağı bir nedenle kayarak, dört parmak yüksekliğindeki seti atlamış, meyil aşağı inmiş, ön tekerlekleri yolda, arka tekerlekleri duvara takılı durmuştu.
Aylin, arabanın altına çaprazlamasına girmiş, sırtüstü yatıyordu. Üstünde abiye bir gri döpiyes, yakasında yarım ay biçiminde bir elmas broş, parmağında tek taş yüzük vardı. Otopsi raporuna göre, iki gün önce, Salı gecesi ölmüştü. Türkiye'nin tartışmasız en ünlü kitaplarından biri Adı: Aylin, prenseslikten Amerikan ordusuna uzanan baş döndürücü bir hayatın romanı...
19 Kasım 2013 Salı
50-AÇLIK-KNUT HAMSUN-18.11.2013
Açlık Norveçli yazar Knut Hamsun tarafından kaleme alınmış ve 1890 yılında ilk baskısı yapılmış bir romandır. Roman 20. yüzyılın edebi açılışı olarak görülmekle beraber, modern ve psikolojiksürükleyici edebiyatın en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Karmaşa halindeki insan zihninin mantıksızlığını kimi zaman duygusal kimi zamansa espirili bir dille yansıtmaktadır. Bu kitap ölmek pahasına olsa bile alın teri dökmediğin parayı kabul etmemeyi anlatmaktadır.
15 Kasım 2013 Cuma
49-NEFES NEFESE-AYŞE KULİN-14.11.2013
Ayşe Kulin'in 2002 yılında yayınlanan kitabıdır.Osmanlı Devleti'nin son Sıhhiye Nazırı Fazıl Reşat Paşa'nın kızı Selva ile, aşık olduğu Musevi genci Rafael, evlenmelerine karşı çıkan aileleri tarafından dışlanınca Fransa'ya giderler. Ancak burada da huzur bulamayacak, II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, bu kez de Hitler'in ağına takılacaklardır. Etraflarını saran Nazi çemberi gitgide daralırken, her an tutuklanıp kamplara yollanma korkusuyla yaşamaktadırlar. İşte tam o yıllarda Türkiye, savaşın ateşine bulaşmadan, Almanlarla Müttefikler arasında gerili ince ipte, bir cambaz maharetiyle yürümeye çalışmaktadır.
Ayşe Kulin bu romanında, hem ülkeyi savaşın ortasından başarıyla geçiren kadronun hem de Selva ile Rafael'in zor aşkının peşine düşerek, İstanbul'danMarsilya'ya, Ankara'dan Kahire'ye kadar uzanırken, kendi canları pahasına yüzlerce Yahudi'yi Nazi kıyımından kurtaran Türk diplomatlarınınkahramanlıklarını da gün ışığına çıkarıyor.
11 Kasım 2013 Pazartesi
48-BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ-KHALED HOSSEINI-10.11.2013
meryem'le leyla'nın, yolu kesişen iki kadının, iki hayatın öyküsünü, aynı zamanda da afganistan'ın sovyet işgali öncesinden başlayarak günümüze kadar gelen öyküsünü anlatan bir roman. peşinden sürükleyen bir hikaye, sade ve akıcı bir dil, acı ama gerçek hayatlar, kadın olmanın, doğmanın çoğu zaman mücadele ama bazen de kabullenmişlik, boyun eğme olduğu geri toplumlar, inançlar, dinler...
"nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar..."
"küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar... "
insanların, özellikle kadınların, doğdukları yere, topluma ve içinde yaşamak zorunda oldukları kültüre göre kaderlerine boyun eğişleri...
bazen geçmişe, bazen özgürlüğe duyulan özlemin içiçe geçmiş hali...
7 Kasım 2013 Perşembe
47-IŞIK BAHÇELERİ-AMİN MAALUF-06.11.2013
amin maalouf un maniciligin kurucusu olan mani nin hayatini anlattigi roman.
babasının yanında ak giysililerle birlikte çocukluğunda nasiralin ve gizemli bir peygamberin izinde yasayan mani bir gün dinlenirken suda kendi suretinin canlandığını görür. kendisine bir mesajı olduğunu söyleyen bir suret ile hayatinin akışı değişir. kendisini yollara vurmasıyla birlikte, ömrünün sonuna kadar sürecek bir yolculuğa baslar. yaşadığı donem i.s. 3. yy'dir. roma imparatorluğu ve sasani devletinin arasında sıkışmış topraklarından çıkarak sasanilere bir yolculuk yapacaktır. yollarda kendisine bir çok mürit edinen mani, sasani devleti kralı şahpur ile büyük bir dostluk kuracaktır. özellikle o donemde roma nın zayıflığından faydalanansasaniler ermenistan gibi bazı önemli bölgeleri mani’ninde desteğiyle topraklarına katacaktır. ömrünün sonunda ise sahpur’un oğlu behram krallığa geçince onu ölüme terk edecektir.
roman akıcı ve sade bir dilde yazılmış. fakat semerkant in akıcılığına kendisini kaptırmış okuyucu bu kitapta bunu bulamayacak. amin maalouf bu kitabini maniye adayarak şunları iddia edecektir: günümüze güzelliği vaaz eden dininden sadece ağızlarda hakaret gibi dökülen manicilik sözleri kalmıştır. ve sorar mısır'da isa’ nin havarisi, cinde işığın buda'sı diye anılmış birisinden nasıl olurda hiç bir şey kalmaz.
4 Kasım 2013 Pazartesi
46-UÇURTMA AVCISI (KITE RUNNER)- KHALED HOSSEINI-03.11.2013
Uçurtma Avcısı (orj.:The Kite Runner) Afganistan doğumlu Amerikalı yazar Halit Hüseyni'nin (Khaled Hosseini) ilk romanı. 2003 yılında yayınlanan kitap bir Afgan tarafından İngilizce yazılmış ilk romandır. New York Times'ın en çok satanlar listesinde bir numaraya kadar yükseldi.
Karakterler
Emir: Hikayeyi anlatan baş karakterdir. Söylediğine göre 1963 yılında Kabil'de doğan Emir annesini doğarken kaybetmiştir. Emir,babasından biraz olsun sevgi ve ilgi görebilme isteği ona pişman olacağı davranışlar yaptırmaktadır;bu davranışlardan zarar gören, en yakın dostu olduğunu itiraf edemediği Hasan'dır. Hikaye boyunca Emir'in monarşik Afganistan'dan ABD'ye geçişi, uyumu, hizmetkarın oğlu Hasan ile çocukken aralarında geçenler ve bunun Emir üzerindeki sosyal, psikolojik ve etnik etkileri detaylı bir biçimde anlatılmaktadır.
- Hasan: Baş karakter Emir'in çocukluk arkadaşı ve hizmetkarın oğludur. Emir'i gördüğü dönem boyunca ona hep sadık ve bağlı kalmıştır. Hazaraolduğu için tıpkı diğer Hazaralar gibi hor görülür ve dışlanırdı. Yine bu sebepten dolayı kaynaklanan bir olayda Emir, Hasan'ı korumadığı ve onun hayatının en büyük darbesini yemesine göz yumduğu ve daha sonra ona yaptığı kötülüklerden dolayı, kendini affetmemiştir.Kitabın ilerleyen bölümlerinde Hasan ve Emir arasındaki trajik gerçek ortaya çıkmıştır. Bu olay ve sonrasında yaşananlar Emir'in kendisini biraz da olsa affetmesine olanak sağlamıştır.
- Assef: Kitabın içindeki sadist ve pedofil tecavüzcü karakterdir. Emir'in oturduğu mahallede çocukluğunu geçirmiş olan Assef, Alman bir anne ilePeştun bir babanın çocuğudur. Gençken Hasan'a ve diğer çocuklara yaptığı kötülükler, yetişkinken de Taliban yetkilisi olarak yaptığı zulümler Assef'i kitabın en gaddar karakteri yapmıştır.
- Baba: Emir'in babasıdır. Çevresi tarafından güçlü, yardımsever ve nüfuzlu bir olarak bilinir.Emir'e yeteri kadar ilgi ve sevgi göstermemektedir. Geçmişte hizmetkarı Ali'nin eşinden gayrimeşru bir oğlu, Hasan olmuştur. Ancak bu gerçeği yalnızca Hasan'ın annesi, Baba ve Baba'nın arkadaşı Rahim Han bilmektedir. Bu gerçeği Emir, Rahim Han'dan 38 yaşındaykenPeşaver,Pakistan'da öğrenmiştir. Hasan ise hiçbir zaman öğrenememiştir.
- Ali: Baba'nın hizmetlisidir. Hazara'dır, bu sebeple diğer etnik kökene mensup kişiler tarafından hor görülmektedir. Ali, kısırdır ve oğlu Hasan'ın Baba'nın karısıyla yaşadığı ilişki sonrası dünyaya geldiğini bilmektedir ;ancak Hasan'ı kendi oğlu gibi sevmektedir. Ali, oğlu Hasan'la birlikte Emir yüzünden yaşanan bazı olaylardan sonra Baba'nın evini terketmiştir. Daha sonra Hazaracat'ta mayına basıp ölmüştür.
- Rahim Han: Baba'nın en yakın arkadaşı ve iş ortağıdır. Emir'e Baba hakkındaki gerçeği o söylemiştir.Zaman zaman Emir'in duygu dünyasına hitab etmiştir.
- Süreyya: Emir'in eşidir. Babası Afganistan ordusunda önemli biri olan General Taheri'dir.
- Sohrab: Hasan'ın oğludur. İsmini, Hasan'ın çok sevdiği bir Fars destanı kahramanından almıştır. Babası ve annesi Şii Hazara oldukları için Taliban militanları tarafından kurşunlanıp öldürülünce derme çatma bir yetimhaneye konulur. Bu yetimhanedeki çocuklar Taliban üyelerinin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmaktadır ve Sohrab bu şekilde Taliban'ın eline düşer, militanların sistematik olarak tecavüzüne uğrar. Daha sonra Emir onu Talib Assef'in elinden kurtararak kendi yanına alır.
- Ferit: Emir'e zorlu Afganistan yolculuğunda yardımcılık yapan fakir ve 5 çocuk babası Afgan.
24 Ekim 2013 Perşembe
45-OTOMATİK PORTAKAL-ANTHONY BURGESS-23.10.2013
Otomatik Portakal, Anthony Burgess'in en iyi eserlerinden biri olan roman. Eserin orijinal ismi A Clockwork Orange'dir. Eser Türkçeye Aziz Üsteltarafından çevrilmiştir. Eser o yılların (1960'lı yıllar) modernleşme ve değişim sancılarını yansıtırken, bireylerin ne kadar özgür veya baskı altında olması gerektiğini ve sonuçlarını sorgular. Ve bunu eserin kahramanının hayatında okuyucuya anlatır. Zaten 1971'de çekilen sinema filminde de kahraman ara seslerde sürekli kendi hayatını anlatıcı durumunda olduğunu belirtir. Stanley Kubrick tarafından beyaz perdeye aktarılan kitap, kült film klasikleri arasında hak ettiği yeri almıştır. Bir grup gencin kurduğu çeteye İngiliz kara mizah anlayışıyla yaklaşan roman, yazıldığı dönem için oldukça iddialıdır. Direkt şiddet, uyuşturucu madde bağımlılığı vb konular tüm yalınlığıyla işlenmiştir. Stanley Kubrick uyarlaması da sinema tarihindeki en başarılı roman - film uyarlamalarından birisi olarak yer almıştır.
Yazar kitabı hakkında; Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum... demiştir.
Kitapta Alex adlı gencin arkadaş grubu ile yaşından çok suça karıştıktan sonra hapishaneye düşmesi ve sonrasında rehabilitasyona alınması anlatılıyor.
21 Ekim 2013 Pazartesi
44-FEDAİLERİN KALESİ ALAMUT-VLADIMIR BARTOL-17.10.2013
Vladimir Bartol'un 1938 yılında Slovenya'da yayınladığı tarihteki Alamut Kalesi'nde yaşayan Hasan Sabbah ve İsmaililer'i konu alan romanı.
Bartol 1930'lu yılların başlarında Paris'te yaşarken romanı tasarlamaya başladı. Fransa'nın başkentinde kendisine Hasan Sabbah hikâyesini takdim ettiği Slovenyalı kitap eleştirmeni Josip Vidmar ile tanıştı. Yugoslavya Kralı I. Aleksandır'ın İtalyan faşist hükümetince görevlendirildiği iddia edilen Bulgar ve Hırvat milliyetçileri tarafından yapılan saldırıda öldürülmesi romanın yazılmasında teşvik edici bir olay oldu. Romanın ilk orijinal baskısı müstehzi bir şekilde Benito Mussolini'yi çağrıştırmıştı.
Romanın girişinde "Hiçbirşey gerçek değil, her şeye izin vardır." özdeyişi bulunmaktaydı.
Romanda din, cennet-cehennem inanışı ciddi bir şekilde sorgulandığından ve yer yer inkar edildiğinden, 1960-1980'li yıllar arasında bazı ülkelerde yasaklanmıştır.
Romanda Hasan Sabbah cennetin anahtarının kendisinin elinde olduğunu iddia ederek fedailerini şüphesiz kendine bağlı kalmalarını sağlamaktadır. Türklere karşı içinde intikamı vardır ve bu intikamını fedaileri sayesinde almak ister, onlarla savaşırlar.
3 Ekim 2013 Perşembe
43- DÖVÜŞ KULÜBÜ (FIGHT CLUB)- Chuck Palahniuk-03.10.2013
Dövüş Kulübü, Chuck Palahniuk tarafından 1996 yılında yazılmış bir romandır. Kitabın konusu, başkarakterin insomnia hastalığı ile olan mücadelesini ele alır. Doktorunun görüşüne göre insomniadan müzdarip değil ve rahatlığı çeşitli destek gruplarında (hasta kişiler bir araya gelip belli günlerde aralarında toplantıvari bir konuşma yapıyorlar) hasta bir kişiymiş gibi katılarak buluyor. Sonradan, Tyler Durden adında gizemli bir adamla tanışıyor ve psikoterapi amaçlı bir dövüş kulübü açıyor.
Roman, Palahniuk'un camp yaparken yaşadığı bir ağız kavgasından esinlenmiştir. Vücudunda morluk ve şişlikler olmasına rağmen, iş arkadaşları kampta ne olduğunu sormaya çekinmiştir. İş arkadaşlarının ilgisizliği Dövüş Kulübü'nün yazımına ilham vermiştir. Başta, Palahniuk "Gösteri Peygamberi" romanını yayınlatmaya çalıştırmıştır, ama yayıncılar tarafından çok rahatsız edici olduğu için reddedilmiştir. Dövüş Kulübü üzerinde yoğunlaşmak yerine, kitabın daha fazla rahatsız edici olmasını istemiştir.
1999 yılında yönetmen David Fincher, baş oyuncuları Brad Pitt ve Edward Norton olmak üzere romanı, aynı isimle sinemaya uyarladı.
30 Eylül 2013 Pazartesi
42-CESUR YENİ DÜNYA-ALDOUX HUXLEY-23.09.2013
Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley'in bir romanı, magnum opus'udur. Brave New World romanın özgün adıdır.
Romanın kurgusu Londra'da 26. yüzyılda geçmektedir ve distopik bir atmosfer mevcuttur. Romanda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplum değiştirilmiştir. Aslında tanımlanan dünya bir ütopya olarak da gözükebilir, fakat ironik bir ütopya; zira insanlık sağlıklı, teknolojik açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok edilmiştir; tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlak olarak mutlu olduğu bir dünya vardır. Fakat, ironik biçimde, tüm bu gelişmeler birey için çok önemli olan birçok değerin yok edilmesi, kaldırılması ile başarılmıştır; aile, kültürel çeşitlilik, sanat,edebiyat, din ve felsefe artık yoktur. Ayrıca salt zevki önüne gelenle seks yapmada ve uyuşturucu kullanımında bulan toplum hazcı (hedonistik) bir topluma dönüşmüştür.
Romanın ismi, Shakespeare'in Fırtına isimli eserinden, perde V, sahne I'deki Miranda'nın konuşmasından alınmıştır:
“ | O wonder! How many goodly creatures are there here! How beauteous mankind is! O brave new world, That has such people in't! | ” |
Türkçe çevirisi:
“ | Bu kadar bunca yakışıklı varlık varıp gelmiş buraya Ne güzel şeymiş meğer insanlık Böyle dünyalıları olan Yaşasın bu yaman, bu cesur yeni dünya | ” |
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
- Çeviri : Can Yücel
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Konu başlıkları
[gizle]Geçmiş ve Genel Durum[değiştir]
Aldous Huxley romanı 1931'de İngiltere'de yaşarken kaleme aldı. Bu dönemde zaten başarılı bir yazar ve sosyal hicivci olarak tanınmaktaydı. Cesur Yeni Dünya, Huxley'in beşinci romanı ve ilkütopya (veya distopya) denemesidir. Kitap, Yevgeni İvanoviç Zamyatin'in Mıy (Biz) isimli kara ütopyası'ndan oldukça etkilenmiştir (bu kara ütopya George Orwell'in 1984 isimli eserini de etkilemiştir).
Karakterler[değiştir]
Bernard-Marx : Alfa-Artı psikoloğu. Uygarlığın önceden belirlenmiş rollerine seve seve razı olmaları için yetiştirilmiş ve şartlandırılmış modern insanları arasında duygu kavramının farkında olan istisnalardandır. Fakat Marx Londra Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi'nde mutsuzdur. Çünkü fiziksel olarak diğer Alfa-Artılardan farklıdır (neredeyse bir Delta kadar kısadır), bu nedenle de dışlanmaktadır. Hatta yapay kanına fazla alkol konulduğundan bu hale geldiği iddia edilmektedir. Yalnızlık için duyduğu özlem, zorunlu cinsel özgürlüğün bitmek bilmeyen hazlarından duyduğu hoşnutsuzluk, Bernard'ın kaçma duygusunu güçlendirir. Bu yüzden eski, ilkel yaşama biçiminin hala sürdürüldüğü az sayıdaki vahşi ayrı bölgelerinden birine (New Mexico) yapacağı ziyaret derdine çare olmasa da dönerken beraberinde Londra’ya getirdiği ‘Vahşi', teknik uygarlığı farklı bir gözle değerlendirir, onlara neleri kaybettirdiklerini hatırlatır.
John the Savage (Vahşi): Linde ve Thomas’ın oğludur. Yeni Dünya'lı olan Linda, bir gezide New Mexico'da unutluş ve John'a kazara hamile kalmıştır. Vahşi, bulup okuyabildiği tek kitap olan Shakespeare derlemesiyle yaşamını biçimlendirmekte, Dünya'ya ozanca bir algılamayla bakıp, adeta bir sirk maymunu yapılması niyetiyle getirildiği Yeni Dünya’daki saçmalıklara soneler ve oyunlarla karşı durmaya çalışmaktadır. Ama Eski Dünya’da “yabancı veya ten rengi farklı” olduğu için dışlanan, Yeni Dünya’da ise yaşam alanı bulamayan Vahşi'nin dünyası bu ağırlığı taşıyamaz.
Henry Foster: Hatchery’nin yöneticisi ve Lenina’nın partneri.
Lenina Crowne: Beta-Artı Embriyo çalışanı, sarışın ve etine dolgun, John’ın sevdiği kız.
Mustapha Mond: Batı Avrupa Dünya Denetçisi. Diğer insanların mutluluğu uğruna çok sevdiği gerçek bilimden vazgeçmiş insan.
Fanny Crowne: Beta Embriyo çalışanı, Lenina’nın arkadaşı.
Benito Hoover: Lenina’nın Alfa-Artı arkadaşıdır. Bernard’dan hiç hoşlanmaz.
Helmholtz Watson: Alfa-Artı insanı. Duygusal Mühendislik Koleji'nde doçent, Bernard-Marx ve John'ın (Vahşi) güvenip, sırlarını paylaştıkları insan. Bernard gibi o da üretim hatasıdır. Hissetmesi veya cinsellikten kendini soyutlaması antisosyal ve hoşgörülemez aykırı davranışlardır.
Linda: John'un annesidir. Ayrı bölgede mahsur kalmadan önce Londra'da Beta-Eksi bir embriyo işçisidir... Uygar dünyada normal olan davranışları (istediğiyle cinsel ilişkiye girmek vs. - Çünkü "Herkes herkese aittir") nedeniyle vahşi ayrı bölgesinde dışlanmıştır.
Yaşlı Mitsima: John’a Indian’ı ve kilden çömlek yapmayı öğreten kişi.
Popé: Linda'nın ayrı bölgedeki sevgilisi.
Kuluçka ve Şartlandırma Merkezi: Seri insan üretimi ve eğitiminin yapıldığı merkez. Bokanovski yöntemiyle tek yumurtadan yüze yakın ikiz embriyo oluşturulmakta, bu yüzden dünya nüfusu 2 milyardan fazla olmasına rağmen 10.000 soyadını paylaşmaktadır. Bu merkezde sosyal sınıfları ve görevleri önceden belirlenmiş, neredeyse her türlü hastalığa (yaşlanmaya bile) karşı bağışık insanlar üretilir. Zihinsel hiyerarşik bir sosyal kast sistemi vardır. İnsanlar, Alfa-Artı entellektüellerden Epsilon-Eksi yarı moronlara kadar sıralanır. Yine aynı merkezde Pavlov tarzı şartlandırmayla herkes kasttaki yerini, ait olduğu sınıfı ve yapmak zorunda olduğu işi sevmeye, bireyselliğe değil topluma önem vermeye ve sürekli tüketmeye şartlandırılır. Cesur Yeni Dünya'nın mutlu ve istikrarlı insanları oluşturulur.
Kitaptaki Karakterlerin İsim Kökenleri
- Bernard Marx, George Bernard Shaw ve Karl Marx
- Lenina Crowne, Vladimir Lenin
- Fanny Crowne, Fanny Kaplan, Lenin'i öldürmek için başarısız bir suikast girişimi düzenleyen kişi.
- Polly Trotsky, Lev Troçki
- Benito Hoover, Benito Mussolini, Herbert Hoover
- Helmholtz Watson, Hermann von Helmholtz, John B. Watson
- Darwin Bonaparte, Napoleon Bonaparte, Charles Darwin
- Herbert Bakunin, Herbert Spencer, Mikhail Bakunin
- Mustapha Mond, Mustafa Kemal Atatürk, Sir Alfred Mond
- Primo Mellon, Miguel Primo de Rivera, Andrew Mellon
- Sarojini Engels, Friedrich Engels, Sarojini Naidu
- Fifi Bradlaugh, Charles Bradlaugh
- Joanna Diesel, Rudolf Diesel
- Jean-Jacques Habibullah, Jean-Jacques Rousseau, Habibullah Khan
6 Eylül 2013 Cuma
41-SOFİNİN DÜNYASI-JOSTEIN GAARDER-16.09.2013
Sofie bir gün posta kutusunda "Kimsin sen ?" yazılı bir kart bulur ve bundan hareketle felsefe tarihinde yanıtlanmış tüm sorulara cevap bulur. Romanın sonunda aslında Lübnan'daki bir BM taburunda görevli olan bir binbaşının kızına doğum günü hediyesi olarak yazdığı bir romanın parçası olmasını anlamasıyla biter.
Jostein Gaarder'in felsefe alanında yazdığı bu kitap insanı kendi içine çekerek edebiyat tarihinde hakkı olan yeri almaktadır. Roman içinde roman denilebilecek, her yaştan insanı kendi içine çekebilecek türden bir başyapıt.mistik tarihin felsefe taşı...
Romandaki Başlıca Karakterler
- Sofie Amundsen = 15 yaşındaki normal bir kız çocuğu.
- Alberto Knox= Sofie'nin felsefe öğretmeni.
- Helene Amundsen=Sofie'nin annesi
- Jorunn = Sofie'nin okul arkadaşı.
- Hilde Møller Knag = Alberto Knag'un kızı.
- Binbaşı Albert Knag= BM taburunda binbaşı.
Filme Uyarlanması:
Aynı zamanda daha sonradan romanına sadık kalınılarak filmi çekilmiştir.
4 Eylül 2013 Çarşamba
40-AĞIR ROMAN- METİN KAÇAN 04.09.2013
Metin Kaçan ‘ Ağır Roman’ da kendi fantezisinin mitolojik ve masalsı olanaklarına başvurarak yeni bir evren yaratıyor. Bir büyük kent ‘cangıl’ ıdır bu evren. Bir kültür metropolülnde yaşamlarına karşılık, o kültürle iletişim kuramayan, sistemdeki çürümüşlüğün ürünü bir toplum kesimindeki insanların evrenidir bu; pezoların, kevaşelerin, yengeç heriflerin, malbuçların, zarboların dünyası… Bu dünyanın odağında ise, içinde bulunduğu koşulları şiddet aracılığıyla pretosto eden ya da uyuşturucu yoluyla düş dünyasına sığınan bir ‘olum Don Kişot’ u yaşamaktadır. Türk edebiyatının bugüne dek ortaya çıkardığı en etkileyici insan portrelerinden biridir Gıli Gıli Salih. Bu ürkün çolduğu kadar büyüleyici dünyanın en çarpıcı özelliği ise, alışılmış kalıpları yıkan olağandışı özgünlükteki ‘dil’idir. Dolapdere’nin bıçkın argosunu fantastik öğeyle bütünleştiren, yeni türetilmiş sözcükler/deyişlerle oluşturulmuş bu farklı dil aracılığıyla, ‘sarkastik ironi’den ‘groteks’ e, oradan da ‘kitsch’ e uzanan provokatif bir imgeler dünyası yaratıyor Metin Kaçan metninde. İçinde kanlı canlı sözcüklerin neredeyse somutlaştığı; dilden insanlar, dilden uzamlar içeren gerçek bir sanat ürünüdür ‘Ağır Roman’
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)