13 Ocak 2014 Pazartesi

61-MAÇA KIZI-ALEXANDER SERGEYEVİÇ PUŞKIN-13.01.2014

Narumovların evinde bir kumar partisinin sonuna doğru yaklaşılırken ilginç bir konuşma dikkat çekiyordu. Tomskiy: “…Ninem üç kağıt çekip, peş peşe bunları çıkarmış.” diyerek bir şeyler söylenip duruyordu. Konuklardan biri: ” Rastlantı!”diye haykırmıştı ki, o sırada kumara olan ilgisini asla kaybetmeyen ama oynayan insanları sabahtan akşama kadar sadece izleyen ve “Daha fazlasını kazanacağım diye zorunlu olanı elimden çıkarmanın bir anlamı yok!” diyerek oynamaktan uzak duran Hermann, âni bir çıkış yaptı: “Palavra!” Kumar gecesi bitmişti ve herkes evine dönüyordu bu ilginç olayın gölgesinde. Garip bir rastlantı olmalı bu diyordu kimileri. Kimileri ise belki kâğıtlar işaretliydi diyordu. Ama hepsinin aklını tek bir soru kurcalıyordu. “Kumardaki bu üç garantili kağıt hangisiydi ve Tomskiy’in Ninesi bu gizi acaba birine söylemiş olabilir miydi?” Tomskiy’e göre kesinlikle gizini kimseye söylememişti ve sırf büyük bir kaybı kapatmak için oynadığı o kazançlı kumar gecesinden sonra, elini bir daha asla kâğıtlara sürmemişti. Hermann’ın aklını kurcalayanlar ise garantili olarak kumar oynamak ve sonucunda kesinlikle kazanmakla ilgiliydi. Uzun bir zaman geçmemişti ‘o gecenin’ üstünden. Hermann, hâlâ rahat bir yaşam için hazır paranın hayalini kurarak sokaklarda dolaşıyordu ki, görkemli bir evin önünde dururken, şaşkınlıkla kapıdaki bekçiye bu evin kime ait olduğunu sordu. Bekçi: “Kontes’e ait.” dedi. Bu Kontes, Tomskiy’nin Ninesi oluyordu. Hermann içinin titrediğini hissetti. Kazanacağından çok emin olduğu o üç kâğıdı öğrenmek istiyordu. Paraların ve altınların hayaliyle o eve yaklaşmaya başladı. Eve iyice yaklaşmıştı ki, pencerelerden birinde, galiba bir kitaba ya da bir işe eğilmiş kara saçlı bir baş fark etti. Baş dikeldi. Hermann, bir yeniyetmenin yüzüyle bir çift kara gözü ayrımsadı. İşte bu an Hermann’ın kaderini yazdı. Lizavetta İvanovna, Kontes’in küçükken evlatlık olarak almış olduğu ve pek de iyi davranmadığı genç bir hanımdı. Hermann’ın onu gördüğü sırada elindeki işle uğraşarak zaman öldürmeye çalışıyordu. Hermann’ın onu görmesi üzerinden epey bir vakit geçmemişti ki, Lizavetta İvanovna’da onu fark etti. Hermann gözlerini onun penceresine dikmiş öylece bakıyordu. Önceleri pek aldırış etmediği bu bakışların uzunca bir süre eve doğru ve dolayısıyla penceresine doğru kilitlenmesi garip gelmişti Lizavette’ya. Bu gariplik ise daha sonraları sevilebilme umuduna dönüşecekti. Eh tabii Hermann’ın eline düşmüş olan bu genç bayanın kurtuluşu pek kolay olmayacaktı. Kitap, Puşkin’in çoğu eserine özgü olan yalın anlatımı çok iyi bir şekilde açıklamamıza yardımcı oluyor. Puşkin’in anlatmak istediği ne ise, bunu; gereksiz ayrıntılara girmeden ve hiçbir şekilde konuyla ilgisi olmayan insanların ve mekânların betimlerini yapmadan yazıya dökmesi gerçekten insanı rahatlatıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder